şekil
şekil

Çevirinin Ötesinde

Çeviri mesleğinin bir geleceği olduğundan söz edebilir miyiz? Cevap, kesinlikle soruyu nereden ele aldığınıza bağlı. Çeviri öyle yaşayan bir eylem ki tarih boyunca toplumda süregelen devrimlerin üzerinde bile kritik bir rolü var. Her birimiz, Kovid-19 pandemisinden dolayı evlere kapandığımız dönemde dijitalleşmenin ivme kazanarak apayrı bir boyut kazandığına şahit olduk. Sadece bizler, yaşantılarımız değil; sektörler, diller, iletişim şekilleri de bambaşka noktalara geldi. Mesela çeviri daha görünür bir hal almasının yanı sıra çeşitli makine çevirilerinin gelişimiyle ve sosyal medya platformlarında insanların etkileşiminin artmasıyla daha ulaşılabilir bir yerde artık. Kısacası makalemizin amacı önünü alamadığımız ve belki de göremediğimiz teknolojik yeniliklere olumsuz bir bakış açısıyla yaklaşmaktan öte yeniliklerin çeviriyle, kültürlerle, belli coğrafi bölgelerle ve toplumlarla olan bütünsel ilişkisini anlamaya çalışmak. Dediğimiz gibi çeviri dünyasında teknoloji, kapının dış mandalından öte daha çok evin içinde, çevirmenlerle birlikte yaşıyor konumda. Yeniden altını çizmekte yarar var: Bu konuya hangi noktadan baktığınıza göre cevaplarınız çeşitlilik gösterebilir. Tıpkı diğer disiplinlerde olduğu gibi çeviriyi de ya tarihine odaklanarak, geçmişini inceleyerek ele alabilirsiniz ya da daha çok bugünden yarınını düşünerek, geleceğine yönelik savlar geliştirerek inceleyebilirsiniz. Bu noktada çevirinin daha çok geçmişine odaklanıldığı bakış açısının çeviri ve teknoloji ilişkisini sanki çeviri eyleminin uçurumdan sürüklendiği bir nokta olarak düşündüğünü, diğer bakış açısının çevirinin geleceğine odaklanan tarafın da daha iyimser bir bakış açısı taşıdığını öngörmüş olabilirsiniz. Hatta bu iyimser görüşün teknolojiyi çeviri eylemine yeni fırsatlar sunan bir araç olarak gördüğünü bile düşünebilirsiniz. Tabii ki şu an sunduğumuz bu iki zıt bakış açısının da temelinin sağlam olduğunu pek söyleyemeyiz. Anlayacağınız çeviriyi, çeviri eylemini tartışırken ve analiz ederken kendi var olduğu dönemden ayrı tutmamamız, çevirinin ötesini görerek çeviri eyleminin var olduğu bölgeden çeviriyi ele almamız ve bu bölgeye odaklanarak çevirinin toplumla, dille, kültürle ilişkisine odaklanmamız gerekiyor. Çeviri eylemini belli bir coğrafi bölge çerçevesinde daraltmak, analiz yapmak için ayrı bir önem teşkil ediyor çünkü çeviri eylemi aslında diğer konularda da olduğu gibi çeşitli alanlarda ve dünya edebiyatında farklı dinamiklere, karakter özelliklerine sahip. Makalemizin bir diğer başlığında da konumuzu daraltarak çeviri eylemini Türk toplumu üzerinden irdeleyecek, günümüzdeki durumunu anlamaya çalışacağız.

Türk Toplumunda Çeviri Eylemi

İnsanlık, tarih boyunca hayatta kalabilmek için farklı araç gereçler kullanmış: Ateş, yazı, matbaa gibi icatlar insanlığı bugünden yarına taşımış ve tarihini değiştirmiş. Aynı zamanda her bir icat bir diğerine de zemin hazırlamış ve zamanla insanlar doğayı yöneten, kendi istekleri doğrultusunda hayatlarını düzene sokabilen canlılar haline gelmişler. Bu gelişmeler sayesinde iletişim de yerinde saymamış tabii. Mesela Türk toplumunda çeviri eylemini incelersek çeviri, Cumhuriyet döneminde bambaşka bir noktadayken dijital çağda apayrı bir noktaya taşınmış. Türkiye’de çeviri eylemi resmi olarak 1700’lerde batılılaşma hareketleriyle ortaya çıkmış sonrasında ise Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazanmış. Türk toplumunda çeviri konusunun gerçekten uzunca bir hikâyesi var dolayısıyla konuyu biraz daha bugünden, dijital çağdan ele almak istiyoruz. 1950’lerde başlayan dijital çağ, çeviriyi ve maddi kültürü bir araya getirdi. Günümüzde insanlar daha çok çeviri eyleminin fayda ya da işlev odaklı olup olmaması noktasına kafa yoruyorlar. Tabii ki bu soruyu cevaplandırabilmek için çeviri kuramcıları daha çok çevirinin Türk toplumunun dijitalleşme dönemindeki yerini ve çevirmenlerin bu dönemde toplum içinde aktif bir rolünün olup olmadığını sorguluyor. Dijital araçların insanların yaşamını kolaylaştırdığı su götürmez bir gerçek. Düşünsenize dijital teknolojileri kullanarak istediğiniz zamanda istediğiniz yerde olabiliyor, internet sayesinde istediğiniz her konuda bilgilenebiliyor ve fikirlerinizi dijital platformlar aracılığıyla farklı kültürlerden insanlarla paylaşabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra bize sunulan bu dijital dünyanın bir limitinin ve sınırının olmadığı da aşikâr. Mesela “her şeyin birbirine benzemesi, herkesle aynı olma” kavramlarıyla mücadele etmek zorundayız. Kısacası bulunduğumuz dönemde teknolojiyi, ticareti ve çeviriyi en iyi şekilde birlikte kullanabileceğimiz bir yöntem belirlemeliyiz ve bunların da ötesinde, sistem içinde birlikte hareket eden, hiç ayrılmayan bu üç temel bileşeni toplum yararına nasıl kullanabileceğimize ciddi kafa yormalıyız.

Türk Toplumunun Dijitalleşme Çağında Makine Çevirisine Genel Bir Bakış

Dijital çağ 1950’lerde başlamış olsa da dünyanın her yerinde bu değişim hemen yaşanmadı. Mesela Türk Toplumu bilgisayarla (IBM 650 Manyetik Tambur Veri İşleme Makinesi) 1960’larda tanıştı. Bu dönem toplumun kendi içinde sosyal, politik sorunların yaşandığı da bir dönemdi. Mesela 27 Mayıs Darbesi. Tabii ki bu olaylar ve icatlar sadece aygıtlar üzerinde etkili değildi aynı zamanda dil: Türkçe de bu aygıtların, gelişmelerin, sorunların yaşanmasından etkilendi. Tabii ki yerele bakarken küresel ölçekte yaşananların da yereldeki etkisini aklımızın bir köşesinde tutmamız gerekiyor. Mesela bunun daha somut bir örneği üzerinden konuşacak olursak, şu anda yaşadığımız Kovid-19 pandemisine kısaca bakabiliriz. İçinde bulunduğumuz bu dönemle birlikte ülkeler birbirine daha bağımlı bir şekilde hareket etmeye başladı ve dijital platformlar sayesinde bu zorlu dönemlerde birbirimizle dijital ortamlardan iletişim kurabilme fırsatı edindik. Bu konularda dünyanın liderleri konumunda olan Google, Amazon, Microsoft, Systran gibi firmalar bilişsel bilim çalışmalarına odaklandı ve veri analistleri sayesinde makine çeviri hizmetinin ve teknolojilerini geliştirdiler. Kısacası günümüz dünyasında “çeviri mesleğinin geleceği var mı?” gibi bir soruyu bu makalenin sonuna doğru bir daha irdelediğimizde biraz altını doldurmamız gereken bir soruymuş gibi geliyor. Pekâlâ, farklı sorulara odaklansak mesela: Türk toplumunun bu bahsettiğimiz makine çeviri hizmetlerini ya da araçlarını kullanıp kullanmadığına, nedenlerine ya da ne kadar sıklıkla kullandığına yönelik sorular olsa bunlar ve makalemizin en başında sorduğumuz soruyu yeniden yöneltsek size: Sizce çeviri mesleğinin bir geleceği var mı?

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır. Zorunlu alanlar * ile işaretlenmiştir

});