Felemenkçe mi ve Hollandaca mı?
Farklı bölgelerde farklı lehçelerinin ve şivelerinin konuşulduğu Felemenkçe, halk arasında Hollandaca olarak bilinir. Ancak yaygın bilinenin aksine, Hollandaca, Felemenkçenin Flamanca dışındaki lehçelerinden biridir.
Felemenkçe, Hint-Avrupa dil ailesinin Cermen dil grubuna mensup bir dildir. Hollandaca, Felemenkçenin Hollanda’da konuşulan lehçesiyken, Flamanca ise Belçika’nın genel olarak kuzey bölgesinde konuşulan lehçesidir. Hollandacayı ve Felemenkçeyi birbirinden ayıran en belirgin özellik çoğunlukla aksan farklılıklarıdır. Ancak aynı Türkçede olduğu gibi (İstanbul Türkçesinin kullanıldığı bölgelerde farklı ağızlar şiveler olması gibi) Flamanca konuşulan bölgede resmen kaydedilen 26 farklı Felemenkçe konuşulmaktadır. Coğrafi olarak küçük bir bölge olmasına rağmen bu kadar çok farklılıkların olmasının kesin bir sebebi bilinmemektedir, oysa düşünüldüğünde bu küçük coğrafyadaki az sayıda bulunan insanın, ticaret açısından birbirleriyle sık etkileşimde olduklarını da varsayacak olursak, homojen olarak yayılacak bir dil olması gerekmez miydi? Örneğin, Limburg bölgesi ile Batı Flandra Bölgesi arasındaki mesafe 100 kilometreyi geçmese de bölgelerde konuşulan iki farklı lehçe, aslında temelde aynı dili konuşan bu insanların birbirlerini anlamamalarına yol açacak kadar birbirinden farklıdır. Bu farklılıklar sebebiyle çoğu film ve dizilerde Genel Felemenkçe altyazı kullanılmaktadır.
Dil ve Ticaret
Tarihte yerleşik yaşama geçilmesiyle birlikte başlayan tarım faaliyetleri, ticaret denen alışverişi doğurmuş ve milletlerarası birçok etkileşimi de tetiklemiştir. Dilden kültüre, kültürden siyasete birçok konuda birbirlerinden etkilenmişlerdir insanlar. Şimdi Felemenkçe ve Hollandaca tartışma konusu iken, hem dil unsuruna, hem kültüre hem siyasete ve hatta ekonomiye yön veren ticari bir girişimden bahsetmenin tam sırası; Lale çılgınlığı.
Lale çılgınlığı adını gerçekten soğanlı bir bitki olan laleden alır; günümüzde lale deyince çoğunlukla Hollanda, önceki yüzyıllarda ise Osmanlı akıllara gelir. 1562 yılında Hollanda asıllı bir Papa temsilcisi, İstanbul’dan yurduna dönerken yanında diğer pek çok şeyle birlikte lale soğanı da götürür. Türkler bu bitkiye tülbent lalesi derken, temsilci bu kelimeyi yanlış anlayarak “tulipan” olarak değiştirir ve tulpen/tulip/tulipe/tulipa olarak Batı’da bilinen bu bitkinin isminin kökenini tayin etmiş olur. Velhasıl tam da bu noktada çılgın bir lale üretimi başlar ve Hollanda’da, bu durum öyle bir hâl alır ki çoğu bölge kendi bölgelerine has laleyi yetiştirmeye başlayıp -tıpkı Genel Felemenkçe olmasına rağmen hemen hemen her bölgede farklı bir lehçenin konuşulması gibi- tarihin ilk ekonomi balonunu yaratır. En sonunda bir Enkhuijsen lalesinin değeri “dört ton buğday, sekiz ton çavdar, dört öküz, sekiz domuz, on iki koyun, iki varil şarap, dört varil bira, iki ton tereyağı, dört ton peynir, bir gelin yatağı, bir takım elbise ve bir gümüş kadeh”e eş hale gelir. Bu spekülasyondan rahatsız olmaya başlayan hükümet, borsada lalenin işlem görmesini yasaklayınca binlerce insan bir gecede tüm varlıklarını kaybedip canlarına kıyar.
Hollanda ve Türkiye arasındaki ilişkiler Osmanlı dönemine dek dayanır. Bazı barış antlaşmalarında da Hollanda’nın arabulucu rol üstlenmesiyle birlikte iki ülke arasındaki dostluk günümüze kadar taşınır, işçi göçüyle de beraber yüksek Türk nüfuslu Avrupa ülkelerinden biri haline gelir.
İki ülke arasındaki ticari faaliyetlerin sürmesinde büyük önem taşıyan tercüme hizmetleri noktasında Mirora, Belçika ve Hollanda’da kurumsal çeviri şirketleriyle sağladığı iş birlikleri sayesinde, İngilizceyi tampon dil olarak kullanarak, Felemenkçe-Türkçe dil çiftinde de üstelik her lehçede, beklenenin üstünde profesyonellikle çalışmalarına devam etmektedir.
Yorumlar kapalı