...
şekil
şekil

Karakter Tarih Oldu!

Çeviri Teklifi Alırken Karaktere Değil Sözcüğe Bakılmalı

Çeviri hizmeti satın alanlar için verilebilecek en iyi tavsiye; karakter, satır, sayfa vb. birimlerle size teklif veren çeviri firmalarındansa SÖZCÜK bazlı teklif veren/verebilen ve metin analiz bilgilerini sizinle paylaşan/paylaşabilen çeviri firmalarını tercih etmeleri olacaktır.

Daktilonun keşfiyle beraber yazı birimlerinde bir sarsıntı yaşanmıştır sanırım. Oldukça muğlak sayfa tanımı yerini satır, vuruş ya da bir buçuk satır aralıklı sayfa gibi daha nesnel birimlere bırakmış olsa gerek. Pek çok kalem erbabının beyhude serzenişleri, daktilo kullanıcıları tarafından yavaş da olsa büyük bir tazyikle bastırılmıştır tahminimizce.  Her şeyin bir sonu olduğu gibi daktilo döneminin de bir sonu vardı ve bendeniz ve 60’lı yıllarda dünyaya gelen dostlarım daktilo döneminin sonunu görebildik.

Bellekli daktilolarla başlayan yazı devri(mi) bilgisayarların ve sözcük işlemci programların hayatımıza yıldırım hızıyla girişiyle sadece birkaç ayda bilgisayar bilginlerini, kâşiflerini bile şaşkına çevirdi.

Çevirmenlerin Dünyasında Yıllar İçinde Yaşanan Gelişmeler

80’lerin sonuna doğru floppy disketli bir Olympia daktilo aldırmıştım çalıştığım kuruma; onlarca sayfalık akreditif metinlerini kopyala, yapıştır, tarihleri ve rakamları düzelt ve bas kâğıda, hatta telex sarı bandına; oldu bitti. “Telex de nedir?” sorusunu duyar gibiyim; tevellüdü 1970’ten yeni olanlar maalesef teknolojinin ilk başyapıtlarından pek çoğunu kaçırdılar.

Birkaç yıl geçmemişti ki tek satır ekran yerine koca bir sayfayı görebildiğimiz, tüplü ekranlı Olivetti marka “hafızalı daktilolar” geldi dünyaya. Belki dünyaya çok daha önce gelmişlerdi ama Türkiye’deki ofislere ancak 80’li yıllarda geldi bu nimetler.

Artık fazla kâğıt ve daksil harcamadan, ekran üzerinde değişiklik düzeltme yapılabiliyordu şablon metinlerde. Yazı birimi hala satır sayısı ya da daktilo sayfasıydı. Bilgisayarın ev ve ofislerimize girmesi gecikmedi ve sözcük işlemcilerin becerileri tüm yazı erbabını etkiledi çabucak ama en çok da çevirmenleri büyüledi. Çeviri işleri bu düzen içerisinde çok daha kolay olacak gibi görünüyordu.

Bellekli daktilolarla başlayan ikinci yazı devri(mi) bilgisayarların ve sözcük işlemci programların hayatımıza yıldırım hızıyla girmesi bilgisayar bilginlerini, kâşiflerini bile şaşkına çevirdi. Üçüncü yazı devrimi gök gürültüleriyle selamlandı. Nadiren de olsa çevirisi yapılması gereken kaynak metinler üzerine yazılabilir dosyalar halinde geldiğinde çevirmenler bir yandan kaynak metni okuyor, hedef metni kaynak metinin üzerine yazıp çevirilerini yapıyorlardı. Bu büyük kolaylıktı onlar için.

Bu lükse sahip olmayan çevirmenlerin çoğu dış şaşılık tehlikesi sürüyordu; bir yandan basılı kaynak metne bakıp bir yandan ekranda çevirisini yapıyor, kesip, kopyalayıp yapıştırarak hedef cümleleri kıvamına sokuyorlardı. Kaynak metnin üzerinde genellikle bir cetvel olurdu; nerede kaldıklarını anlayabilmeleri için. Hatta yaprakları dik tutmaya yarayan ve aynı zamanda kayar cetveli olan araçlar çıkmıştı bir ara piyasaya; bunlar bile önemli teknolojik kolaylıklardı çevirmenler için.

Bilgisayar Kullanımının Yaygınlaşmasıyla Birlikte Çeviri Süreçleri

Bilgisayarların kullanılmasıyla birlikte, artık karakter sayısı yeni ve daha nesnel bir birim olarak çıktı karşımıza; satır sayısı özellikle tablolu ve resimli kaynak metinin uzunluğunu ölçmekte çok yanıltıcı olabiliyordu. Bin dört yüz karakter bir sayfadır, bin iki yüz karakter bir sayfadır, ya da bin boşluksuz karakter bir sayfadır vs. gibi yeni metin birimleri türedi ve sanırım “bin boşluksuz karakter bir sayfadır” gibi bir birim tanımlaması yaygınlık kazandı. Ancak hâlâ bu sayımın kaynak metinden tahmin yoluyla ya da iş bittikten sonra kesinleşebilecek olan hedef metnin karakter sayısı üzerinden yapılması gerektiği konusunda tartışmalar sürüp gidiyordu.

Neyse ki çok geçmeden çeviri için özel olarak tasarlanmış yazılımlar çıktı piyasaya. Artık insanın yaptığı çeviriyi anımsayan, belleklerinde tutup aynı ya da benzer tümceler geldiğinde kendiliğinden çeviren ya da öneriler sunan ve bunu hep aynı şekilde ve hiç atlamadan yapabilen programlar özellikle tekrarlarla dolu metinlerin tutarlı ve hızla yapılabilmesini sağlıyordu.

Kaynak metinleri programa aktarmak için harcanan emeğe ve zamana değiyordu çünkü programın belleğindeki benzerlikler binlerce sayfalık metinlerde sadece ilk kez karşılaşılan metinleri kolayca ayıklayıp çevirmenin önüne, aynı ekranda, hem kaynak hem hedef cümleleri ya da sözcükleri küçük parçacıklar halinde sunuyordu bu yazılımlar. Çeviri ve redaksiyon için harcanan günler, saatler mucizevi dakikalara hatta saniyelere dönüşüyordu.

Bu Bilgisayar Destekli Çeviri yazılımlarının temel çalışma prensibi “segment” denilen cümle ya da cümleciklerin benzeşmesini saptayabilmesi, bunları sözcük bazında analiz edebilmesi ve daha önce yapılan çevirilerin aynısını ilave bir zahmet gerektirmeden hedef metni oluşturabilmesiydi. Çevirmen sadece ilk kez çevrilmesi gereken, bellekte eşleşmesi olmayan, “yeni sözcükleri” çeviriyordu. “ben bu sözcüğe, cümleye daha önce ne demiştim, nasıl çevirmiştim?” diye eski çevirilerini karıştırmaktan kurtulmuştu artık.

Söz gelimi “John went to school by his bicycle.” Cümlesi bir kez çevrildikten 10 sayfa sonra çevirmenin karşısına tekrar gelince bu özel tasarlanmış yazılım (CAT – Computer Aided Translation), bu segmentin daha önce çevrildiğini, belleğinde yüzde yüz eşleşen yedi sözcüğün karşılığının bulunduğunu çevirmene gösteriyor, çevirmen de sadece tek bir tuşa ya da tuş birleşimine basarak işine devam ediyordu. Bu cümle metinde 100 kere geçiyorsa 700 sözcük çevirmekten ve tekrar tekrar yazmaktan, yazarken de hata yapmaktan kurtuluyordu çevirmen.

Çevirmenlik Hizmeti Alanların Yeni Teknolojilerle Tanışması

Çevirmen çok zaman kazanmıştı ve bu kazanımı müşterisiyle paylaşmak zorundaydı, çünkü bu yazılımlardan haberdar müşteri, o tekrar eden, birbirine çok benzeyen ya da daha önce yapılan çeviriler sayesinde program belleğinde var olduğunu bildiği sözcükler için ne zaman ne de para harcamak istiyordu; haklıydı da.

Çeviri yazılımlarındaki temel çalışma yöntemi segment düzeyinde sözcük tabanlı analizlere dayandığından karakter, satır, sayfa birimi artık rafa kalkmalıydı. Ya bu teknolojiden haberdar olmayan müşterilerin durumu ne oldu dersiniz? Ya çeviriye gönderdikleri metnin içindeki, daha önce yapılan çevirilerdeki metinlerin eşleşme oranlarından haberi olmayan müşterinin hali? Onlar çeviri tedarikçilerinin vicdanına muhtaç kalmışlardı.

Bugün müşterilerinin çeviriyle ilgili teknolojileri izlememesinden faydalanan ya da kendileri teknoloji barışık olmayan ya da vicdanen yeterli olmayan çeviri tedarikçilerine muhtaç değil çeviri alıcıları. En azından bu yazıyı okuyan ya da Mirora Çeviri Ltd. ile tanışmış olan çeviri hizmeti alıcıları çeviri konusunda olması gereken uzman desteği ve profesyonel çeviri prensipleri ile aldıkları hizmetin karşılığını tam olarak görebilmekteler.

Mete Özel

Yorumlar kapalı

});